10 Haziran 2008 Salı

AVRUPA KONSEYİ VE İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ İLİŞKİLERİ

Av.Hasan Kemal Elban

1. Tarihsel Arka Plan

İkinci Dünya Savaşının hemen ertesinde Avrupa Konseyi’nin kuruluşu ile ilgili çalışmalar yürütülürken insan haklarına saygı Avrupa Konseyinin temel değeri olarak demokrasi ile birlikte kutsanmıştır. Yarım yüzyıl gibi bir süre iki dünya savaşının patlak vermesine neden olan Avrupa ülkeleri, özellikle kendi topraklarında ağır ve yaygın insan hakları ihlallerinin yaşandığı II. Dünya Savaşından sonra bir daha böylesi bir yıkımın yaşanmaması için çareler aramaya başladılar. Ancak bunun için öncelikle II. Büyük Savaşın nedenleri ve sorumluları belirlenmeli; ondan sonra bu rahatsızlığın tedavisine girişilmeliydi. Öyle de oldu. İkinci Dünya Savaşının ertesinde özellikle Batı Avrupa’da totaliter rejimler birbiri ardına yerlerini demokratik cumhuriyetlere bıraktılar. Başını Batı Almanya, Fransa, İtalya ve Avusturya’nın çektiği bu totaliter ve otoriter rejimlerdeki dönüşüm, demokratik ve insan haklarına dayalı anayasaların kabulü ile taçlandırıldı. Aslında yaşanan sürecin sonunda gelinen noktada bütün bu felaketlerden çıkarılan ders, demokratik ve çoğulcu bir siyasal yapının Kıtaya egemen olmasının bir daha böylesi bir savaşın yaşanmaması için olmazsa olmaz koşul olduğuydu. Demokrasi ve çoğulcu bir siyasal yapının varlığı ise ancak bireylerin insan hakları korunarak ve güçlendirilerek güvence altına alınabilirdi. II. Dünya Savaşının hemen ertesinde yerleşen bu anlayış, Avrupa Kıtası çapında bir uluslararası yapılanmanın oluşturulması gereğini de kendisine dayatıyordu.

II. Dünya Savaşının hemen ertesinde, 1948 yılında Lahey’de toplanan Avrupa Kongresi, bir daha böylesi bir savaş yaşanmaması için bir birlik ya da federasyon oluşturulmasına; kurulacak bu birliğin demokratik bir şekilde yönetilen ve oluşturulacak bir İnsan Hakları Şartına saygıyı taahhüt eden bütün Avrupa uluslarına açık olması gerektiğine karar verildiği ilan edilmekteydi. Aynı karar metninde, böyle bir Şartın taslağını hazırlayacak bir Komisyon kurulmasına da karar verildiği ifade ediliyordu.[1]

Avrupa Konseyi’nin Statüsüne bir göz atılırsa, bu kararın yansıması üçüncü maddesinde açıkça görülecektir. Ancak insan haklarına ilişkin tek atıf Statünün üçüncü maddesi ile sınırlı değildir. Statünün diğer pek çok maddesinde insan haklarına ilişkin vurgular dikkat çekmektedir. Hatta sekizinci maddesinde ciddi insan hakları ihlallerinin üye Devletin Konsey’deki üyeliğinin askıya alınması ya da çıkarılma sebebi olduğu öngörülmüştür.

Avrupa Konseyi Statüsü, Lahey Kongresinden bir yıl sonra 5 Mayıs 1949 tarihinde imzalandı. Bir İnsan Hakları Şartı hazırlanmasını kurucu on Devlet, yeni kurulan Avrupa Konseyinin temel önceliği olarak ortaya koyduklarından, Konseyin kuruluşunun üzerinden daha bir buçuk yıl geçmeden 4 Kasım 1950 tarihinde İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Avrupa Sözleşmesini Roma’da imzaladılar. İmzalanan bu Sözleşme görece kısa bir süre sonra, 3 Eylül 1953 tarihinde, yürürlüğe girdi.

Aslında İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi («Sözleşme») kendisinden önce İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ile Amerikan İnsanın Hak ve Görevleri Bildirisinin izinden gitmişti. Bununla birlikte Sözleşme, bu uluslararası insan hakları belgelerini aşarak bağlayıcı bir hukuki metin olarak öne çıkıyordu. Ama daha da önemlisi, devlet başvuruları ya da bireysel başvuruların ele alınması yoluyla çalışan İnsan Hakları Avrupa Komisyonu ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi («Mahkeme») adı altında ikili mekanizmadan oluşan bir denetim organı da öngörmekteydi. Bu haliyle Mahkeme, Avrupa Konseyi’nin Avrupa’da barışı tesis etmek ve koruma görevini yerine getirirken kullandığı asli araçlardan biri olmayı sürdürmektedir.

Onun ürünü olmasına karşın İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, Avrupa Konseyi’nin bir organı değildir. Sözleşme’nin organıdır ve ilke olarak Avrupa Konseyi’nden ve organlarından da bağımsız olarak çalışır. Ancak, Mahkeme -Avrupa Konseyinden bağımsız olmakla birlikte- Konsey’in amaçlarını gerçekleştirmesi açısından hepsi birlikte organik bütünlük oluşturan temel araçlarından biri olarak tasarlanmıştır ve doğası gereği Avrupa Konseyi’nin diğer organları ile karşılıklı etkileşim ve iletişim içinde yargısal işlevini yerine getirir.

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri, Parlamenterler Meclisi, Bakanlar Komitesi gibi organlar, Mahkeme’nin yapılanması ve işlevini yerine getirirken karşı karşıya kaldığı sorunlara son derece duyarlıdırlar. Konseyin diğer organları, Mahkeme’nin kararlarını ve ayrıca bu kararlarda ortaya koyduğu ilkeleri yakından izlemekte ve çalışmalarında kendilerine rehber olarak almaktadırlar. Öte taraftan Mahkeme de Konsey’in diğer organlarının çalışmalarını yakından izler ve kararlarını oluştururken bu çalışmalardan geniş ölçüde yararlanır.

Mahkeme’de yaşanan gelişmeler, Konseyin neredeyse bütün organları tarafından yakından izlemekte ve Mahkeme’nin karşılaştığı sorunların üstesinden gelebilmesi için gerekli donanımı ve yapısal araçları sağlamak konusunda bu organlar tarafından azami çaba harcanmaktadır. Bu olgu, özellikle Soğuk Savaş sonrası Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin Sözleşme sistemine dahil olmalarının bir sonucu olarak, Mahkeme’nin iş yükünün, kapasitesinin çok üzerinde artmaya başlamasıyla son derece yaşamsal bir önem kazanmış görünmektedir. Mahkeme’nin etkili bir şekilde çalışmalarını yürütebilmesini sağlamak adına gösterilen çabalar, Mahkeme’nin daha etkili çalışmasını amaçlayan Sözleşme’ye ek protokollerin imzaya açılması ve yürürlüğe girmesinde somut olarak kendini göstermekle birlikte[2], bunun gerisinde çok daha uzun soluklu bir izleme, tartışma ve çözüm önerilerini de içeren raporlama süreçleri söz konusudur.

Parlamenterler Meclisinin, Komisyonları aracılığıyla, Konseye üye devletlerin insan hakları durumuna ilişkin olarak insan haklarının değişik boyutlarını dikkate alan çok sayıda rapor, üye Devletlerin insan haklarına yönelik taahhütlerinin gözlenmesi görevinin bir parçası olarak, Genel Kurul oturumlarında tartışılır ve kabul edilirler. Yine Avrupa Konseyinin bir organı olan ve ileride daha ayrıntılı olarak ele alınacak olan İşkencenin Önlenmesi Avrupa Komitesi (CPT), İnsan Hakları Komiserliği ya da Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) tarafından üretilen raporlardan da Mahkeme, kararlarında geniş ölçüde yararlanılmaktadır. Tersi durum da aynı derecede doğrudur. Avrupa Konseyinin adı geçen bu organları da sıklıkla raporlarında Mahkeme kararlarına atıflarda bulunmakta ve onun ortaya koyduğu ilkelerden yola çıkarak ilgi alanlarına ilişkin çözümlemelerde bulunmaktadırlar.

Söz konusu raporların büyük çoğunluğu, belirli bir ülkeye ve somut duruma ilişkin tanıklıklar, yerinde tespitler ve genel ya da özel değerlendirmeler ya da tavsiyeler içerirler. Diğer taraftan Bakanlar Komitesinin de Sözleşme’nin 46. maddesi uyarınca üstlendiği Mahkeme Kararlarının infazına ilişkin olarak aldığı çok sayıda karar söz konusudur. Ayrıca Bakanlar Komitesi, bugüne kadar esas olarak insan haklarını ilgilendiren çok sayıda tavsiye kararını da kabul etmiş ve yayınlamıştır. Tavsiye kararlarının üye devletleri bağlayıcı bir niteliği olmamakla birlikte, özellikle Sözleşme’nin yorumlanmasında yol gösterici olması bakımından önemli bir yeri bulunmaktadır.

Dolayısıyla Mahkeme’ye başvuruda bulunacakların ya da onların hukuki temsilcileri olan uygulamacıların bu etkileşimin ve Konsey organlarının çalışma mekanizmalarının farkında olmaları, Mahkeme önünde başarı şanslarını artırmaları bakımından oldukça önem taşımaktadır.

Bu noktadan sonra, bu karşılıklı etkileşim ve uyumlu çalışmanın nasıl işlediğine daha yakından bakabiliriz.[3]

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, 47 üye devletin ulusal parlamento örgütlerinden gelen 318 asil ve 318 yedek parlamenterden oluşmaktadır.[4] Parlamenterler Meclisi yılda dört defa ana konuları görüşmek ve Avrupa Hükümetlerinden girişimde bulunmaları ya da geri-bildirimde bulunmalarını istemek üzere toplanmaktadır. Bu parlamenterler kendilerini seçen 800 milyon Avrupalı adına konuşmaktadırlar. Parlamenterler Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinde temsil edilen Avrupa ülkelerinin Hükümetlerine diledikleri konuda sorular yöneltebilirler ve Hükümetler bu soruları yanıtlamak zorundadır.

Parlamenterler Meclisi, çalışmaya başladığı 1949 yılından beri İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi dâhil Avrupa Konseyi tarafından kaleme alınan pek çok uluslararası sözleşmenin arkasındaki itici güç olmuştur. Parlamenterler Meclisi Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ile Sekreter Yardımcısının yanında İnsan Hakları Mahkemesi yargıçları ile İnsan Hakları Yüksek Komiseri’ni de seçmektedir.

Parlamenterler Meclisi ayrıca üye Devletlerin durumlarını gözlemlemekte ve yükümlülüklerini yerine getirmelerine yardımcı olmaktadır. Eğer bir Devlet, yükümlülüklerini yerine getirmekte başarısız olursa, bu durumda Meclis ülkenin ulusal delegasyonunu kabul belgelerini geri çekebilir ya da onaylamayı reddedebilir. Son çare olarak, o ülkenin Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınmasını Bakanlar Komitesine önerebilir.

Meclisin çalışmaları on komite, Meclis Başkanı, 20 Başkan Yardımcısı ve beş siyasal grubun temsilcilerinden oluşan bir büro tarafından hazırlanır. Parlamenterler Meclisi üç tip belge tartışır ve kabul eder: tavsiyeler (Bakanlar Komitesine), kararlar (Meclisin bir konu hakkında kendi bakış açısını bildirir) ve son olarak da görüşler (bu grup belgeler ise üyelik başvuruları, antlaşma taslakları ve Bakanlar Komitesi tarafından sunulmuş olan diğer belgeler hakkındaki görüşleri içerir).

Meclis halen aşağıdaki konuları temel ilgi alanı olarak kabul etmektedir:

· İnsan hakları ve demokrasinin korunması ve desteklenmesi;

· Üye devletlerin yükümlülük ve taahhütlerinin yerine getirip getirmediğinin izlenmesi;

· İnsan haklarına saygı gösterilirken terörizmin sona erdirilmesi;

· Bölgesel krizler;

· Mülteci ve göçmelerin durumu;

· Kültürler ve dinler arası diyalog;

· Sosyal uyum;

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, temsilcileri aracılığıyla yukarıda belirtilen temel konularla ilgili olarak Avrupa çapında planlı ya da ad hoc ziyaretler yoluyla toplanan bilgilerden rapor taslakları hazırlar. Bu raporlar daha sonra ilgili komitelerde görüşülür ve en son olarak Mecliste görüşülerek karara bağlanır. Bu çerçevede, özellikle insan haklarının korunması ve desteklenmesi başlığı altında Parlamenterler Meclisinin görüştüğü tavsiye, karar ve raporların önemli bir kanıt değeri ve ağırlığı olabilmektedir.

Örneğin 1994 tarihinde köylerinden güvenlik güçleri tarafından zorla çıkarılan bir grup Tunceli köylüsünün köylerine dönmek için yaptıkları başvuruya ilişkin olarak Mahkeme, Hükümetin sorumluluğunu belirlerken, özellikle köylerinden koparılan köylülere ilişkin herhangi bir tazmin sürecinin işletilmediğini, herhangi bir ciddi destek programı olmaksızın çok zor koşullarda büyük kentlerin çeperlerinde yaşam savaşı verdiklerini tespit etmiştir. Bu tespitini yaparken Mahkeme, diğerlerinin yanında, önemli ölçüde Parlamenterler Meclisinin bu konudaki raporlarından yararlanmıştır.[5]

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi

Bakanlar Komitesi Avrupa Konseyinin karar organıdır. Bütün üye devletlerin Dışişleri Bakanlarından ya da onların Strazburg’taki daimi diplomatik temsilcilerinden oluşur. Bakanlar Komitesi, öncelikle Avrupa toplumunun karşılaştığı sorunlara ulusal yaklaşımların eşitlik temelinde tartışıldığı ve bu tür sorunlara Avrupa çapında çözümler üretildiği ortak bir forum olarak çalışmaktadır. Ayrıca Bakanlar Komitesi, Parlamenterler Meclisinin de katkısıyla, Konsey’in temel değerlerinin bekçisi ve üye devletlerin taahhütlerine uygun davranıp davranmadıklarının gözleyicisi olarak da işlev görmektedir.

Bakanlar Komitesi temelde iki şekilde işlevini yerine getirir:

§ Avrupa toplumlarının karşı karşıya kaldıkları sorunlara ulusal yaklaşımları hükümetlerin görüşlerini eşitlik temelinde dile getirdikleri ve sorunun çözümünün Avrupalıların ortak iradesiyle bulunduğu bir forum olarak,

§ Parlamenterler Meclisinin yanı sıra Avrupa Konseyi’nin varlık nedeni olan değerlerin bekçisi olarak,

Bakanlar Komitesinin görevleri, diğerlerinin yanında, aşağıdaki başlıkları kapsamaktadır:

§ Siyasal diyalog,

§ Parlamenterler Meclisi ile etkileşim

Bakanlar Komitesi ile Parlamenterler Meclisi arasındaki ilişkiler aşağıdaki biçimlerde gerçekleşmektedir:

- Bakanlar Komitesinin Yasal raporları;

- Meclis görüşü talepleri;

- Meclis tavsiyelerini izlemek;

- Sözlü ve yazılı soruları yanıtlamak;

- Ortak Komite toplantıları

§ Yeni üye Devletleri kabul etmek

Bakanlar Komitesi, Avrupalı Devletleri Avrupa Konseyine üye olmak için davet etme yetkisine sahiptir.[6] Bakanlar Komitesi, aynı zamanda bir üye Devletin üyeliğini askıya almak ve üyelikten atma yetkisine sahiptir.

Üyeliğe davet usulü ilgili Devletin başvurusu üzerine başlar. Bakanlar Komitesi üyeliğe davet ve kabule ilişkin olarak Parlamenterler Meclisine danışma ve üyeliğe kabul edilecek Devletin Meclisteki sandalye sayısını ve Konsey bütçesine katkısını belirleme gibi usulleri izleme yükümlülüğü bulunmaktadır.[7] Son dönemde başvurucu Devletlere demokratik reformların gerçekleştirilmesi konusunda ek koşullar getirilmiştir. Bu koşullar arasında İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine taraf olma zorunluluğu da bulunmaktadır.

§ Üye devletlerin taahhütlerine saygı gösterip göstermediklerinin izlemek;

Avrupa Konseyi Statüsünün 15.a maddesi Bakanlar Komitesinin Sözleşme ve Antlaşmalar dahil Avrupa Konseyi’nin amacının gerektirdiği girişimleri göz önüne alacağını belirtmektedir. Bakanlar Komitesi bugüne kadar 190’ın üzerinde Antlaşmayı imzaya açmıştır. İçlerinde en bilineni ise İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesidir.

Herhangi bir antlaşmanın metni Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilmeden önce Parlamenterler Meclisi’ne görüş için gönderilir. Parlamenterler Meclisi görüşünü konunun tartışıldığı bir oturumda oluşturur ve varsa değişiklik teklifleri ile birlikte Bakanlar Komitesine gönderir. Ancak bu konuda son karar Bakanlar Komitesine aittir. Antlaşma metni Bakanlar Komitesi tarafından kabul edildiği zaman son şeklini almış olur. Komite ayrıca antlaşmanın imzaya açılacağı tarihi de belirler.

Diğer taraftan Kasım 1994 tarihindeki 519. oturumunda Bakanlar Komitesi, oylama usulünün daha esnek olmasına ve tavsiye kararları konusunda oybirliği kuralının uygulanmaması konusunda bir “centilmenlik anlaşması” yapmaya karar vermişlerdir. Böylece o tarihten bu yana tavsiye kararları için oyçokluğu yeterli olmaktadır. Tavsiye kararları üye Devletler için bağlayıcı olmamaktadır. Ancak, Statünün 15.b maddesi Komiteye tavsiye kararlarına ilişkin olarak Üye Devletlere aldıkları tedbirler ile ilgili olarak bilgi vermesini isteme izni vermektedir. Komite, 1987 tarihli 405. toplantısında Komiteye bağlı olarak çalışan yürütme komitesi ve uzmanlar komitesi gibi uluslararası komitelere tavsiye ve kararların uygulanmasının gözlenmesini iyileştirmeye çağıran bir mesaj kabul etmiştir.

Diğer taraftan doğrudan Mahkeme’yi ilgilendiren genel nitelikli tavsiye kararları da zaman zaman Bakanlar Komitesi tarafından yayınlanmaktadır. Bunların içinde özellikle üye ülkelerde iç hukuk yollarının iyileştirilmesine ilişkin tavsiye kararı[8] özellikle üzerinde durulmasını gerektirmektedir. Bu tavsiye kararında Bakanlar Komitesi Mahkeme’ye özellikle bir ülkede yapısal bir sorundan kaynaklanan ve birbirinin tekrarı niteliğinde çok sayıda başvuruyla başa çıkabilmesi için “pilot karar” usulünü yürürlüğe sokmasını tavsiye etmiştir. Mahkeme bu tavsiye kararının hemen ertesinde söz konusu pilot karar usulünü Broniowski v. Polonya kararıyla uygulamaya sokmuştur.[9]

§ Konsey bütçesinin kabulü;

§ İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin kararlarının infazının gözetilmesi

Sözleşme’nin 11 Nolu Protokolü ile değişik 46. maddesi uyarınca Bakanlar Komitesine İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin kararlarının infazını gözetmesi görevini vermektedir. Bu görev, Bakanlar Komitesi tarafından her yıl dört defa yapılan düzenli toplantılarla sağlanır. Bu konuda Bakanlar Komitesinin temel işlevi İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin kararlarına üye devletlerin uymasını sağlamaktır. Komite her vakayı nihai kararını vermekle sonuçlandırır. Bazı vakalarda, geçici kararlar verilebilir.[10]

Bu nedenle, başvurucuların ve avukatlarının başvurularını hazırlarken ya da şikayetlerine ilişkin olarak kanıt toplarken Parlamenterler Meclisi çalışmalarının farkında olmasında büyük yarar bulunmaktadır.

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Parlamenterler Meclisi tarafından beş yıl için atanır. Genel Sekreterin İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi bakımından bir dizi görevi bulunmaktadır.

Öncelikle her Yüksek Sözleşmeci Tarafın Sözleşme’ye taraf olduğunu Genel Sekretere bildirme (depo etme) yükümlülüğü bulunmaktadır.[11] Aynı şekilde ilgili Taraf Devletin Sözleşme’den çekildiğini Genel Sekretere bildirmesi de zorunludur.[12]

Bunun dışında Sözleşme’nin 52. maddesi, Genel Sekreter’e, Sözleşme’nin uygulanmasını üye Devletler nezdinde gözetme yetkisi vermektedir. Bu maddeye göre, Genel Sekreter, talebi halinde ilgili Taraf Devlet, Sözleşme’nin kendi iç hukukunda etkili bir şekilde uygulanmasının nasıl güvence altına alındığına ilişkin açıklama yapma yükümlülüğü altındadır. Genel Sekreter bugüne kadar Sözleşme’nin 52. maddesindeki yetkisini hiçbir Sözleşmeci Devlet için kullanmamıştır. Ancak, bu yetkinin Genel Sekreter tarafından kullanılmamasının nedeninin 52. maddenin Genel Sekreter’e söz konusu Taraf Devletten aldığı bilgiyle ilişkin olarak harekete geçme yetkisi tanımaması olması kuvvetle muhtemeldir.

Avrupa Konseyi Genel Sekreterinin ve Sekreter Yardımcısının da Mahkeme’nin ihtiyaçlarına ilişkin olarak yakın ilgisi söz konusudur. Zaman zaman Mahkeme’nin etkililiğinin artırılması, geleceğe ilişkin dava yükü, bütçe, personel, teknolojik yeniliklere dönük ihtiyaçlarının belirlenmesi hakkında projeksiyonlar hazırlanması, Mahkeme’nin mevcut örgütlenme yapısında iyileştirmelere gidilmesi gibi konularda raporlar hazırlanması için komisyonlar oluşturmakta ve bu komisyon raporları bazı durumlarda kamuya açılarak yayınlanmaktadır.[13]

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Avrupa Konseyi içinde bağımsız bir kurumdur. Görevi, bütün üye Devletlerde insan hakları bilincini ve insan haklarına saygıyı desteklemektir.

İnsan Hakları Komiserliği fikri ilk olarak Ekim 1997 tarihinde Strazburg’da toplanan 2nci Avrupa Konseyi Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinde ortaya atılmıştır. Bu zirvede bu konuda bir girişim başlatılmasına karar verilmiş, 7 Mayıs 1999 tarihinde de Bakanlar Komitesi, Komiserliğin kurulması ve görev alanının belirlenmesine ilişkin bir kararı kabul etmiştir. İlk Komiser Alvaro Gil-Robles, 1999-2006 yılları arasında görev yaptıktan sonra 1 Nisan 2006 tarihinde yerini halen bu görevi yürüten Thomas Hammarberg’e devretmiştir.

İnsan Hakları Komiseri’nin temel amaçları Bakanlar Komitesi’nin kararında öngörülmüştür.[14] Bu karara göre Komiserin görevleri:

· İnsan haklarının etkili bir şekilde gözlenmesi ve Avrupa Konseyi insan hakları standartlarının yerine getirilmesinde üye Devletlere yardım sağlamak;

· Avrupa Konseyi üye Devletlerinde insan hakları eğitimi ve farkındalığının desteklenmesi;

· İnsan haklarına ilişkin hukuk ve uygulamaya ilişkin olası eksikliklerin tespit edilmesi;

· Ulusal ombudsmanlıkların ve diğer insan hakları yapılarının etkinliklerinin kolaylaştırılması; ve

· Bütün bölgede insan haklarının korunmasına ilişkin danışma ve bilgi sağlamak.

Bu nedenle Komiser’in çalışması, insan haklarının desteklenmesi ve korunması alanında anlamlı bir iyileşme sağlamak için reform tedbirlerini desteklemeye odaklanmıştır. Yargısal olmayan bir kurum olarak, Komiserlik, bireysel şikâyetler üzerine harekete geçemez; ancak bireylerin maruz kaldığı insan hakları ihlallerine ilişkin güvenilir bilgi temelinde sonuçlar çıkarabilir ve daha geniş bir çaba içine girebilir.

Komiser, insan hakları izleme mekanizmalarının yanında, geniş bir alanda ulusal ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapmaktadır. Komiserliğin en önemli Hükümetler arası ortakları Birleşmiş Milletler ve onun ilgili uzmanlık kuruluşları, Avrupa Birliği ve AGİT’tir. Komiserlik aynı zamanda önde gelen Hükümet dışı kuruluşlar, üniversiteler ve düşünce kuruluşlarıyla da yakın işbirliği içindedir.

İnsan Hakları Komiseri görevini aşağıdaki etkinliklerde bulunarak yerine getirir:

· Hükümetlerle diyalog ve ülke ziyaretleri

Komiser, insan hakları durumunu kapsamlı bir şekilde değerlendirebilmek için Avrupa Konseyi üye devletleri ile sürekli diyalogla geçer ve ülke ziyaretleri gerçekleştirir. Bu ziyaretlerde, İnsan Hakları Komiseri, insan hakları ve sivil toplum kuruluşların temsilcilerinin yanında, yüksek düzeyde Hükümet, parlamento ve yargı yerlerinin temsilcileri ile toplantılar yapar. Komiser, ziyaretinin sonucunda o ülkedeki insan hakları uygulamalarının analizini ve olası iyileşme yolları hakkında ayrıntılı tavsiyeleri içeren bir rapor yayınlar. Bu rapor Bakanlar Komitesine sunulur ve yayınlanarak karar vericiler, HDÖler ve medyada yaygın bir şekilde dağıtılır.

Bir ülkeye resmi ziyaretin üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra, Komiser ya da Komiserlik bürosu tavsiyelerin yerine getirilmesi konusunda gerçekleşen gelişmeyi izlemek üzere bir ziyaret daha yapar. Bu ziyaretin sonucu olarak bir izleme raporu yayınlar. Bu raporun da yaygın olarak dağıtımı yapılır. Ancak Komiser’in çabaları bu raporla sona ermez. Komiser o ülkedeki gelişmeleri izlemeyi ve ülkedeki yetkililerle yakın ilişkisini sürdürür. Ancak bu defa, genel raporların yayınlamaksızın da olsa, bir ya da bir dizi sorun alanı üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırır.

· Tematik tavsiyeler ve bilinç yükseltme

İnsan Hakları Komiseri, aynı zamanda insan haklarının korunması ve insan hakları ihlallerinin önlenmesi için bilgi ve danışma sağlamakla görevlidir. Komiser uygun olduğunu düşünürse, Komiserlik bürosu tek ya da birden fazla üye devlet hakkında belirli bir insan hakları konusunda tavsiyeler yayınlayabilir. Ya ulusal organların talebi üzerine ya da kendi girişimiyle, Komiser ayrıca yasa taslakları ve belirli uygulamalar hakkında görüş verebilir.

Komiser’in ayrıca Avrupa Konseyine üye ülkelerde insan hakları bilincini yükseltme görevi de vardır. Bunun için Komiserlik bürosu değişik insan hakları temalarını içeren seminer ve toplantılar düzenler ya da düzenlenmesine yardımcı olur; Hükümetler, STK’lar ve eğitim kurumlarında Avrupa Konseyi insan hakları standartları bilincini iyileştirmek için sürekli diyalogla ilgilenir.

· Ulusal insan hakları yapılarının geliştirilmesini desteklemek

İnsan Hakları Komiseri ulusal Ombudsmanlar, Ulusal İnsan Hakları Kurumları ve insan haklarını korumakla görevlendirilen diğer yapılarla yakın işbirliği içinde olur. Bu kurumların olmadığı ülkelerde Komiserlik güçlü bir şekilde bu kuruluşların geliştirilmesi için destek ve etkili bir uygulama desteği verir.

Yukarıda belirtilen görevlerin içinde İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi bakımından önemli olan, Komiser’in ziyaretleri sonucu yayınladığı raporlar ve izleme raporlarıdır. Söz konusu raporlar, belirli bir dönem ve insan hakları sorununa yoğunlaştığı ve ayrıntılı gözlem ve analizleri içerdiğinden önemli bir kanıt değeri bulunmaktadır. Mahkeme, bu raporları değişik kararlarında kanıt olarak kullanmıştır.[15]

İşkencenin Önlenmesi Avrupa Komitesi

Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu

Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe karşı Avrupa Komisyonu (ECRI), 9 Ekim 1993 tarihinde Viyana’da toplanan Avrupa Konseyi Devlet ve Hükümet Başkanları I. Zirvesinde kurulmuştur. ECRI’nin kuruluş kararı I. Zirve toplantısında kabul edilen zirve bildirisinde ifadesini bulmaktadır. Ekim 2000 yılında Strazburg’ta toplanan Irkçılığa Karşı Avrupa Konferansında ECRI’nin işlevini daha güçlendirmesi çağrısı yapılmış, bunun üzerine 13 Haziran 2002 tarihinde Bakanlar Komitesi ECRI’nin yeni Statüsünü kabul edmiştir. Bu yeni statü ECRI’nin bağımsız bir insan hakları izleme organı olarak ırkçılık ve ırk ayrımcılığına ilişkinkonularda rolünü sağlamlaştırmaktadır. .

ECRI’nin üyeleri bağımsızdır ve sadece kendi vicdani kanılarına göre hareket ederler. ECRI’nin amacı Avrupa çapında ve insan haklarının korunması perspektifinden ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve antisemitizmin ortadan kaldırılmasıdır. ECRI’nin etkinlikleri özellikle ırk, renk, dil, din, uyrukluk, ulusal ya da etnik kökene dayanan ayrımcılık ya da önyargılarla karşı karşıya kalan kişi ya da kişi gruplarının mağduriyetlerine son vermek için gerekli bütün tedbirlerin alınmasını kapsar. ECRI’nin statüsünden kaynaklanan etkinlikleri üye ülkelere ilişkin izleme, ayrıntılı Genel Politika Tavsiyelerinde bulunmak[16] ve sivil toplumla ilişkiler kurmak ve geliştirmektir.

ECRI ülke bazlı raporlarını düzenli olarak yayınlamaktadır. Bu konuda Türkiye hakkında da yayınlanmış raporları bulunmaktadır. Türkiye’ye ilişkin raporların önemli bir kısmı Türkçeye çevirilmiş olarak yayınlanmaktadır.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de ECRI raporlarından özellikle ayrımcılık temelli ihlal vakalarına ilişkin kararlarında yararlanmaktadır.[17]

ECRI’nin raporları Türkiye’de özellikle eğitim hakkıyla ilişkili din ve vicdan özgürlüğü ihlali iddialarından kaynaklanan davalarda öne çıkmaktadır. Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri bakımından ise özellikle Roman topluluklara yönelik ırk ayrımcılığı sorunuyla bağlantılı işkence, yaşam hakkı, adil yargılanma ve kişi özgürlüğü ve güvenliğine ilişkin ihlal iddialarıyla bağlantılı davalarda öne çıktığı gözlenmektedir. Ancak ECRI’nin raporlarının gerek Türkiye ve gerekse Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde yukarıda sayılan çerçeveyi fazlasıyla aşan bir vizyonu ve raporlama anlayışının bulunduğunu ve bu çerçevede söz konusu raporların daha geniş bir bakış açısıyla izlenmesinde yarar bulunmaktadır.



Not: Bu yazı Türkiye Barolar Birliği Dergisinin Temmuz 2008 tarihli sayısında yayınlanmıştır.



[1] Lahey Avrupa Kongresi’nin sonuç bildirisinin ilgili paragrafı aşağıdaki gibidir:

The Congress

Considers that the resultant union or federation should be open to all European nations democratically governed and which undertake to respect a Charter of Human Rights;

Resolves that a Commission should be set up to undertake immediately the double task of drafting such a Charter and of laying down standards to which a State must conform if it is to deserve the name of democracy.”

[2] 11 ve Rusya Federasyonunun henüz onaylamaması yüzünden yürürlüğe henüz girmemiş olmakla birlikte 14 nolu Protokoller son on yılda Mahkeme’nin karşı karşıya kaldığı sorunlara yanıt olarak gösterilebilir. Ancak, 14 nolu Protokol daha imzaya açılmadan, Mahkeme Eski Başkanı Yargıç Wildhaber yeni Protokolün Mahkeme’nin iş yükünü karşılamakta yeterli olamayacağını ifade etmekteydi. Mahkeme Başkanının röportaj metni için bkz. Günışığı Dergisi, ….

[3] Bu çalışmanın boyutlarını fazlasıyla aştığından ve ayrı bir çalışmanın konusunu oluşturması gerektiğini düşündüğümüzden Avrupa Sosyal Şartı ve onun yargısal organı Sosyal Haklar Avrupa Komitesi hakkında herhangi bir açıklamada bulunulmayacaktır.

[4] Ekim 2007 itibariyle Avrupa Konseyine üye 47 ülkenin ulusal parlamentolarından nüfuslarına göre katılan parlamenterden oluşmaktadır. Üye ülkeler ve Parlamenterler Konseyine gönderdikleri üye sayıları aşağıdadır: Arnavutluk (4) Andora (2) Ermenistan (4) Avusturya (6) Azerbaycan (6) Belçika (7) Bosna Hersek (5) Bulgaristan (6) Hırvatistan (5) Güney Kıbrıs (3) Çek Cumhuriyeti (7) Danimarka (5) Estonya (3) Finlandiya (5) Fransa (18) Gürcistan (5) Almanya (18) Yunanistan (7) Macaristan (7) İzlanda (3) İrlanda (4) İtalya (18) Letonya (3) Lihtenştayn (2) Litvanya (4) Lüksemburg (3) Malta (3) Moldova (5) Monako (2) Karadağ (3) Hollanda (7) Norveç (5) Polonya(12) Portekiz (7) Romanya (10) Rusya Federasyonu (18) San Marino (2) Sırbistan (7) Slovakya (5) Slovenya (3) İspanya (12) İsveç (6) İsviçre (6) Makedonya (3) Türkiye (12) Ukrayna (12) Birleşik Krallık (18)

[5] Bkz. 29 Haziran 2004 tarihli Doğan ve Diğerleri v. Türkiye hükmü, § 55 v.d. Bu davada Mahkeme, Parlamenterler Meclisi’nin kabul ettiği 1563 (2002) sayılı Tavsiyenin temelini oluşturan Göç, Mülteciler ve Demografi Komitesinin hazırladığı “Türkiye’deki yerinden edilmiş Kürt nüfusun durumu” başlıklı rapora önemli bir ağırlık atfetmiştir. Ayrıca inter alia bkz. 16 Kasım 2004 tarihli Ünal Tekeli v. Türkiye hükmü, § 18 v.d.; 16 Haziran 2007 tarihli Cobzaru v. Romanya hükmü, § 44; 6 Ekim 2006 tarihli Kurtuluş Ordusu Moskova Şubesi v. Rusya hükmü, § 47 v.d.

[6] Avrupa Konseyi Statüsünün 4, 5 ve 6. maddeleri.

[7] Statü, madde 6.

[8] Bkz. Bakanlar Komitesinin 12 Mayıs 2004 tarihli

[9] Bkz. 22 Haziran 2004 tarihli Broniowski v. Polonya (esas hakkında) kararı, § 189 vd.; ayrıca 28 Eylül 2005 tarihli Broniowski v. Polonya (dostane çözüm) kararı, § 34 vd.

[10] Bütün bu kararlar Bakanlar Komitesinin internet sitesinde yayınlanır.

[11] Sözleşme’nin 59. maddesi.

[12] Ags. 58. madde.

[13] Lord Woolf’un başkanlığındaki bir komisyon tarafından hazırlanan Aralık 2005 tarihli rapor için bkz. http://www.echr.coe.int/ECHR/EN/Header/Reports+and+Statistics/Reports/Other+reports/

[14] Bkz. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 7 Mayıs 1999 tarihli 104. oturumunda kabul edilen Resolution (99)50 on the Council of Europe Commissioner for Human Rights adlı kararı.

https://wcd.coe.int/ViewDoc.jsp?id=458513&BackColorInternet=9999CC&BackColorIntranet=FFBB55&BackColorLogged=FFAC75

[15] 5 Nisan 2005 tarihli Nevmerzhitsky v. Ukrayna kararı, § 60 vd.; 8 Temmuz 2004 tarihli İlaşcu ve Diğerleri v. Moldova ve Rusya kararı, § 288; 4 Temmuz 2006 tarihli Ramirez Sanchez v. Fransa kararı, 85; 13 Haziran 2002 tarihli Anguelova v. Bulgaristan kararı, Yargıç Bonello’nun karşı oy şerhi.

[16] Bkz. özellikle 4 Ekim 2007 tarihinde yayınlanan ve Komisyonunun 29 Haziran 2007 tarihinde kabul ettiği “Siyasette Irkçılık ve Irk Ayrımcılığını Yok Etmek üzerine 11 Nolu Genel Politika Tavsiyeleri” Avrupa çapında gelişen siyasetin milliyetçi ve dini hissiyatı istismarına karşı son derece önemli sonuçları olabilecek bir karşı ilk adım gibi görünmektedir.

[17] 9 Ekim 2007 tarihli Hasan ve Eylem Zengin v. Türkiye kararı, §§ 28-29; 10 Kasım 2005 tarihli Leyla Şahin v. Türkiye kararı, Yargıç Tulkens’in karşı oy şerhi; 12 Nisan 2007 tarihli Ivanova v. Bulgaristan kararı, §§ 65-66; 13 Aralık 2005 tarihli Bekos ve Koutropoulos v. Yunanistan kararı, § 33 vd.

Hiç yorum yok:

Hukukçunun Güncesi

Blogumda, daha önce çeşitli dergilerde yayınlanmış insan haklarına ilişkin makalelelerim bulunuyor.

İlgilenen okuyucuların yararlanması umuduyla...