Omurilik felçlisi başvurucunun üniversite binalarına erişiminin imkansızlığı: eğitim hakkı bakımından ayrımcılık
ÖZET
Enver Şahin v. Türkiye (Başvuru no. 23065/12) davasında İnsan Hakları
Avrupa Mahkemesi («Mahkeme»), altıya bir çoğunluk oyuyla 30.01.2018 tarihinde:
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin
(«Sözleşme»), Eğitim Hakkını düzenleyen
1 Nolu Protokolün 2. maddesinin
ayrımcılık yasağını düzenleyen 14. maddesi
ile birlikte ihlal edildiğine hükmetmiştir
Dava, omurilik felçlisi bir kimsenin (Enver Şahin
- «Başvurucu») eğitimini sürdürebilmesi anlamında üniversite binalarına
erişiminin mümkün olabilmesi için uygun kolaylıkların sağlanmamasına ilişkindir.
Mahkeme, özellikle ulusal makamlarının -özel
olarak da üniversite yönetimi ve yargı yerlerinin- başvurucunun eğitim hakkından
diğer öğrencilerle eşit şekilde yararlanabilmesi için gerekli özeni göstermediklerini
tespit etmiştir.
İlk olarak, Rektörlüğün başvurucuya yardımcı olması için bir kimsenin
görevlendirilmesine ilişkin teklifi Bay Şahin’in gerçek ihtiyaçları ile güvenlik,
onur ve bağımsızlığına ilişkin dürüst bir değerlendirmeye dayanmamıştır. İkinci
olarak, ulusal mahkemeler, bir bütün olarak, başvurucu ile toplum
arasındaki çatışan menfaatler bakımından adil bir denge kurulup
kurulamayacağına ilişkin bir tespitte bulunmamıştır. Dahası, ulusal mahkemeler
idareye gereksiz ve orantısız bir yük bindirmeksizin başvurucunun mümkün
olduğunca engeli olmayan öğrencilere yakın koşullarda eğitimini sürdürebilmesi
için mümkün olabilecek çözümleri aramayı ihmal etmişlerdir.
Olgular
Başvurucu, Enver Şahin, 1988 doğumlu bir Türk vatandaşıdır ve Diyarbakır (Türkiye)’de
yaşamaktadır.
Başvurucu Bay Şahin, 2005 yılında Fırat
Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesinde 1. sınıf öğrencisiyken vücudunun alt
bölümünün felç geçirmesiyle sonuçlanan ciddi bir kaza geçirmiştir. Üniversiteye
dönmek için yeterince iyileşinceye kadar kaydını dondurmak zorunda kalmıştır.
Bay Şahin, 2007 yılında öğrenimine devam edebilmek
için üniversite tesislerinin durumuna adapte edilmesi talebinde bulunmuştur.
Rektörlük cevap olarak, bütçe ve zaman kısıtlılıklarından bahsederek, talep
ettiği değişikliklerin kısa vadede gerçekleşmesinin mümkün olmadığı, ancak
başvurucunun tesislerde olduğu süreçte kendisine yardımcı olması için birisinin
görevlendirilmesi teklifinde bulunmuştur. Bay Şahin bu teklife, diğerlerinin
yanında, bunun mahremiyetine bir müdahale olduğu gerekçesiyle itiraz etmiştir.
Kendisi idari mahkemelere başarısız olduğu bir başvuruda bulunmuştur.
Şikayetler ve usul
Başvurucu, Sözleşme’nin ayrımcılık yasağını
düzenleyen 14. maddesiyle birlikte eğitim hakkını güvence altına alan 1 Nolu
Protokolünün 2. maddesine dayanarak, davalı Hükümetin fakülte binalarının
durumuna uygun hale getirmeyi reddetmesi nedeniyle öğrenimini bırakmak zorunda
kaldığından şikayetçi olmuştur.
Başvurucu Sözleşme’nin 14. maddesiyle birlikte özel
ve aile yaşamına saygı hakkını düzenleyen 8. maddenin başka bir kimsenin
kendisine yardımcı olmasının kendisini kısıtlayarak bağımlı hale getirdiği ve
mahremiyetine de müdahale ettiğinden şikayetçi olmuştur.
Başvuru Mahkeme’ye 14 Mart 2012 tarihinde
yapılmıştır.
Mahkeme’nin karar
gerekçesi
Sözleşme’nin 14. maddesiyle (ayrımcılık) birlikte 1 Nolu Protokolün 2.
maddesinin (eğitim hakkı) ihlali
1. Üniversite mercilerinin tutumu
İlk olarak, Bay Şahin’e talep ettiği ayarlamaların
kısa vadede yerine getirilememesini açıklarken, üniversite makamları her şeyden
önce bu amaçla kısa bir sürede mali kaynakların hazır edilemediğini
belirtmişlerdir. Bu bağlamda Mahkeme, yasa uyarınca gerçekleştirilmesi gerekli esaslı
düzenlemelerin tamamlanması için ihtiyaç duyulan tam ödeneğin gelmesini
beklerken Bay Şahin’in fakülte binasına erişimi
konusunun çözümsüz bırakılmış olmasını kabul edememektedir.
İkinci olarak, Hükümet tarafından tam amacı ve
niteliği açıklanmamakla birlikte fakülte başvurucunun talebini doğrudan doğruya
reddetmemiş, ancak ona bir görevlinin eşlik etmesini önermiştir. Mahkeme bu
yardımcının sadece felçli olan Bay Şahin’in üç katlı fakülte binasında hareket
etmesine yardım için dizayn edildiği sonucuna varmaktadır. Bu bakımdan Mahkeme engelli bir kimsenin
bağımsız bir yaşam sürmesi ve onur ve kendini değerli hissetmesinin bütünüyle
geliştirilmesi ihtimalinin yaşamsal önemde olduğunu ve Sözleşme’nin gerçek
özünün bireyin kendi tercilerini yapma özgürlüğü dahil insan onuru ve
özgürlüğüne saygı olduğunu yinelemektedir (diğerlerinin yanında, bkz., Pretty v. Birleşik Krallık, no. 2346/02,
§§ 61 ve 65, ECHR 2002-III). Dahası
Mahkeme, dava dosyasında rektörlüğün teklif ettiği bu tedbirin başvurucunun
gerçek ihtiyaçları ile onun güvenlik, onur ve bağımsızlığına yönelik olası
etkilerine ilişkin dürüst bir değerlendirmeye dayandığına ikna etmeye yarayışlı
herhangi bir şey yoktur. Dolayısıyla, kendisine eşlik edecek bir kimsenin
yardımı, başvurucunun mümkün olduğunca bağımsız ve özerk yaşama ihtiyacını
gözardığı etmesi nedeniyle, 8. maddenin amaçları bakımından makul olarak
görülemez.
2. Mahkemelerin tutumu
İkincillik ilkesi uyarınca, başvurucunun İdare
Mahkemesi’nin önünde ileri sürdüğü şikayetlerin esası Mahkeme önündeki
şikayetleriyle öz olarak aynı olduğundan, Mahkeme, özellikle Bay Şahin’in eğitim
ihtiyaçlarını ve yetkililerin bunları karşılayabilecek sınırlı kapasitelerine uygun
şekilde bir ağırlık verdiği tespitlerinin bulunup bulunmadığı, başka bir
deyişle başvurucunun ihtiyaçları ile bir bütün olarak kamunun çatışan
menfaatleri arasında idare mahkemesinin bir adil denge kurup kurmadığı yönünden
başvurucunun tehlike altındaki haklarına etki edip etmediği önceliklidir.
Bununla birlikte İdare Mahkemesi bu kapsamda hiçbir şey söylememiştir. Esas
olarak, idari mercilerin engelli kimselere yardımı amaçlayan teknik yönetmelik
hükümlerinin yerine getirmesi gerektiğini belirsizce kabul ederken, [idare]
mahkemesi, salt binanın 1988 yılında inşa edilmesinden önce yönetmeliğin
yürürlüğe girdiği gerekçesine dayanarak üniversiteyi basitçe yükümlülüklerinden
muaf tutmuştur. Bunun dışında, -bu durumu etkileyecek belirli bir teklifin
mevcut olmamasına rağmen- “mimari tedbirlerin ödenek izin verdikçe yerine
getirileceği”ne dair varsayıma dayanan yargılama bakımından, İdare Mahkemesi tatmin
edici olduğu kanıtlanabilir şekilde gösterilmeksizin başvurucuya yardım edecek
bir kimsenin atanmasının yeterli olduğunu varsaymışır. İdare mahkemesi ayrıca idare
üzerine uygunsuz ve orantısız bir yük bindirmeksizin, başvurucunun öğrenimine
diğer öğrencilere sağlananlara mümkün olduğunca yakın koşullar altında devam
etmesini sağlayacak olası çözümleri araştırmayı da ihmal etmiştir.
Sonuç olarak, Mahkeme, Hükümetin ulusal makamların
-özellikle üniversite ve yargısal mercilerin, başvurucunun diğer öğrencilerle eşit
temelde eğitimden yararlanmayı sürdürebilmesini sağlamak için özen
yükümlülüğüne uygun bir tepki gösterdiklerini ortaya koymamış olduğunu tespit
etmiştir. Bundan dolayı, uyuşmazlık
konusu çatışan menfaatler arasında adil bir denge kurulması görevinin yerine
getirilmemiştir ve Mahkeme Sözleşme’nin 14. maddesiyle birlikte 1 Nolu
Prookolün 2. madesinin ihlal edildiğini tespit etmiştir.
Öteki maddeler
Mahkeme, başvurucunun diğer şikayetlerinin ayrıca incelenmesinin gerekli
olmadığı kanısındadır.
Adil Tazmini öngören 41.
madde hakkında
Mahkeme, Türk Hükümeti’nin başvurucuya manevi zararları için 10.000 Euro, avukatlık
ücreti ve giderler bakımından 2,952 Euro’yu ödemesine hükmetmiştir.
Ayrık oy
Yargıç Lemmens’in muhalefet şerhi karara eklidir.
Karar sadece Fransızca bulunmaktadır.